29 Kasım 2016 Salı

Venedik Günlükleri 1 : Denizin Kulağında sessizce söyleniyor şarkılar...



M.Ö. 10.yy’la dayanan; Gel-gitlerin, denizin kulağına yavaş yavaş yok oluşunu anlatan bir şehir burası aslında. Tuvaller ile renklerin aşkına şahit olan, yüzlerce ressamın fırça darbelerinin sureti ile adını düklere adayan bir nota gibidir. Birbirinden kanallar ile ayrılmış 118 adanın, Adriyatik denizinde yüzen bir gondoludur çizmenin ardına sığınan...





‘‘Venedik batıyor’’ söylemden öte bir gerçek. Her yıl 2mm civarında batmaktadır. Muhtemeldir ki biz yok oluşunu görmeyeceğiz, ama yine de en kısa zaman diliminde görmek için sebepler arasına yazıp, soluğu orada da içimize çekebilmek adına bir neden olsa gerek ;)
Venedik, Veneto Bölgesi’nin başkentidir. Şehirde Treviso ve Marco Polo olmak üzere iki hava limanı bulunmaktadır. Uluslararası uçuşlarda ‘’Marco Polo’’, Avrupa arası uçuşlarda ise Treviso Havaalanı kullanılmaktadır. Kaptığınız bir bilet ile İstanbul’dan direk uçuş ile yaklaşık 2.30 saat sonra, Deniz Kulağı ya da başka bir deyişle Lagoon bataklığı boyunca uzanan, Po ve Piave nehirlerinin deltaları arasına kurulu bu güzel şehre ulaşabiliyoruz. Güler yüzlü ve sıcakkanlı insanların ‘’Buongiornooo’’ diye seslenerek sizi karşılaması da mıknatıs özelliğinin bir yansıyış şeklidir. Mıknatıstır çünkü, bir kez gidince, bir nefes çekince artık bağımlısı olacaksınız demektir ;) Uçaktan inince küçük bir havalimanı ile karşılaşsanız da , Venedik büyük duygulara gebe olacak tek şehirdir belki de yeryüzünde. Sebepsiz aşık olmuş hissiyatı ile sokaklarında dolaşacağınızın baştan teminatını imzalayıp, şehre adım atabilirsiniz…

Havaalanından Venedik’e ulaşım için öncelikle nereye gideceğinizi iyi bilmeniz gerekir. Burada ulaşım için taxi harici 2 yol vardır. İlki Veneto bölgesinde sıkça kullanılan ACTV’nin otobüsleri, diğeri ise Alilaguna’nın botlarıdır. Marco Polo Havaalanı-Venedik arası ulaşımın birinci tercihi otobüslerdir ki direk havalimanı çıkışında bulunmaktadır. Çıkışın, Exit B’nin yakındaki Line 5 hattı sizi çizmenin ardına sığınan kısımdan alıp, direk lagünün üzerine yapılmış olan yol (ki tek yoldur) vasıtası ile 20 dakika gibi bir sürede Venedik adasına getirecektir. Otobüslerin varış durağı, adanın en batısında sayılabilecek Piazzale Roma’dır ki aynı zamanda tren istasyonunun da merkezidir burası. Burada Venedik içi ulaşımın da başlangıç noktasıdır. Artık Venedik’tesiniz ve Venedik’in asıl ulaşım aracı olan vaporettolar ile dilediğiniz yere gidebilirsiniz :) Venedik’in içinde gideceğiniz belirli bir yer var ise otobüs hatlarından kendinize uygun olanı da seçebilirsiniz. Rota ve bilgiler için; tren istasyonunun önündeki information noktasından bilgi edinebilir ve kalacağınız süre boyunca kullanabileceğiniz biletlerinizi de edinebilirsiniz. Ki Venedik kart bunun için en uygun olanıdır. Bununla ücretsiz kullanabileceğiniz ulaşım hatları ile ziyaret edebileceğiniz birçok Kilise ve Galaride bulunmaktadır. Kalacağınız yer daha çok ucuz olduğu için tercih edilen Mestre Bölgesi ise, havaalanından otobüsler ile direk gidebiliyorsunuz. Bunun için kalacağınız otele göre, ACTV’nin 4, 15 ve 45 nolu otobüslerini kullanabilirsiniz. Böylece Mestre veya tren istasyonuna gidebilirsiniz. Diğer bir yol ise ilk bahsettiğimiz Alilaguna’nın botlarıdır. San Marco Havaalanı’ndan kalkan üç tane Alilaguna botu var. Bunlar Linea Blu, Linea Arancio ve Linea Rossa; ki ulaşım haritalarında B, A ve R olarak gösterilmektedirler. Alilaguna hatları ile ilgili daha detaylı bilgiye; ''  http://www.alilaguna.it/en/lines/line-timetables ''   sitesinden ulaşabilrisiniz. Otel veya gitmek istediğiniz yerin konumuna göre detaylı bilgiyi alarak, hattınızı seçebilirsiniz… Kalınacak yer açısından Mestre Bölgesinde ucuz oluyor dense de, hemen hemen aynı fiyatlara Venedik’in kalbinde kalabileceğinizi not edin ve araştırın derim. AirBNB ve Booking yeterince yeterli sitelerdendir. Özellikle otel fiyatlarına stüdyo daireler de bulabileceğinizi unutmayın derim ;)

Çizmenin ucundan, denizin kulağına, başka bir deyişle lagona ulaşınca; artık dükler ile el ele verip, köprülerde aşklara şahit olup, maskeli yüzler ardına gizli suretler ile karşılaşmaya başladınız demektir… Ayrıca bu yıl, 11 ila 28 şubat arasında, karnavala gelirseniz; kim bilir belki beraber dans bile ederiz ;)





Venedik’te gezilecek yerler arasında ilk sırada San Marco Meydanı vardır. Burada San Marco Bazilikası ve Çan Kulesi (Torre dell’orologio ) meydanın en önemli yapılarındandır. Bu tarihi yapılar Venedik İmparatorluğunun varlığını ve gücünü göstermektedir. Meydan Venedik’teki en alçak noktalardan biri olduğundan,  Ekim ve Mart ayları arsında meydana ulaşım yüksek dalgalar nedeniyle mümkün olmayabiliyor. Ama benim gibi Venedik için köprü ve sokakların hakkını vererek geziyorsanız hiçbir engeliniz yok demektir J San Marco Meydanı tarihi koluna takmış, size gülümseyen bir kraliçe gibi aslında. Günümüzde  meydanda yapılan çeşitli festivalleri, protestoları ve renk katan güvercinleri görebilirsiniz. Manastır bahçesi olarak tasarlanıp, yapılmıştır. Ancak sonra Venedik’in dini ve politik merkezi haline gelmiştir. Etrafında şık restoran, kafe ve dükkanları görebilirsiniz. Bir soluklanma anına denk gelen, ‘’doppio espresso’’ da farzlardandır J Dışarıdan ihtişamı ile selama çağıran ve altından mozaikler ile bezenmiş San Marco Bazilika’sı 3 ana bölümden oluşmaktadır. Alt kısımda beş kemerli mermer sütunlar görülebilirken, üst kısımda ilahiyat ve kardinal ve savaşçı azizler heykeller, vardır. Orta kapının üstünde muhteşem Romanesk kabartmaları mevcuttur. Girişte kıyafet kontrolleri ve kısıtlamalarının yanında, sırt çantası ile gezilmesi, video ve fotoğraf çekilmesi de yasaklar arasındadır. İçeride yaklaşık 10 dakika kadar bir süre harcanmaktadır ve ilk giriş ücretsizdir. Yukarıdaki müze ve eşsiz manzarayı izleyebileceğiz yerler ücretlidir; ancak totalde düşük bir fiyattır. Üstümüzde şort veya kısa etek benzeri kıyafetler yok ise, emanete çantanızı bırakıp direk girebiliyorsanız. Uygun kıyafetiniz yok ise ufak bir ücret karşılığı örtü alabiliyorsunuz. Giriş kapısının üstünde iki resim bulunmaktadır ve Aziz Marco'nun naaşının Mısır'dan kaçırılışını anlatmaktadırlar. 828 yılında, San Marco'nun naaşı, Mısır'ın İskenderiye şehrinde bulunuyor. İtalyanlar naaşı almak isteseler de, ne yazık ki Araplar izin vermiyor. Venedik tacirleri, naaşı dilimlenmiş domuz etlerinin arasına koyup, kontrol edilmeden geçirmeyi sağlıyorlar. Ve bu yolla Venedik'e getiriyorlar. İçeride bulunan bronz atlar ise, dördüncü haçlı seferi sırasında getiriyorlar (İstanbul, Venedikliler tarafından yağmalanıp alınıyor). Bu bronz atlar şu anda en önemli sanat eserleri arasında yer almaktadır ve orijinali müze bölümünde yer almaktadır. Buranın karşısında, 9. yy da inşa edilen, Campanile di San Marco yani St. Mark Çan Kulesi, 97 metre yüksekliği ile şehirdeki en yüksek yapılardan birisidir. 1900lü yılların başında nedeni bilinmeyen bir sebepten dolayı çökmüştür. Sonra yeniden inşası tamamlanmıştır ve turistik ama için kullanılmaya başlanmıştır. Hala yan yatmaya başlamasının önüne geçilememiştir. Nedeni malum Venedik’in tüm yapılarında olduğu gibi, aslında bir yok oluşun çanının sesidir.  Manzarası ve Katedral kubbesini seyre dalabileceğiniz muhteşem bir noktadır. Kule tüm meydana hakim bir kartal misalidir. Zamanında Goethe’nin de ayak bastığı yerden, meydanı izlemek de ayrı bir zevktir ;)

Havadan izlerken, 13. Ve 18. Yüzyıldan beri etrafında oluşturulan 170 bin yapı ile ‘’S'’ şeklinde bir kıvrım oluşturup, dans eden bir kadın izlenimi veren Grand Canal yani Büyük Kanal göz kırpar size. Buranın en önemli yapılarındandır. Zira Venedik içi ulaşımın ana dergahıdır J Saint Mark Basin’den başlayıp, Santa Lucia tren istasyonu yakınlarında biter. Yaklaşık 4 metre uzunluğunda ve etrafındaki yapılara ve doğal koşullara göre genişliği de 30 ila 90 metre civarında değişmektedir. Derinliği ise yaklaşık ola olarak 5 metre civarındadır. Trafik özel botlar, su otobüsleri, su taksileri ya da meşhur gondollar ile sağlanmaktadır.Gondol seyehati turistlerin ilklerinden olup, şarkı söyleyerek Venedik tavaf edilmektedir. Ben her nekadar yürüyüp, ylları eskitmeyi tercih etsem de, ömrünüzde bir kere yapılması gerekenler listesindedir. Kanal üç köprüden oluşmaktadır. Bunlar; Ponte Delgi Scalzi, Rialto ve Ponte dell’Accademia. Bu tarihi köprülerin yanına Calatrava adı verilen yeni bir köprü de eklenmiştir.  Kanallar o meşhur Venedik fotoğraflarının mabet yeridir tabiki unutmadan ekleyelim ;) Burada yılda bir kez “Regeta Storica” adı verilen bir organizasyon yapılır. İnsanlar eski kıyafetleri girerek o günleri yad ederler…  Önümüzdeki yıl 3 eylülde yapılacaktır. İlgililerine duyurulur…

Antonio da Ponte tarafından 1602 yılında, beyaz kalkerden inşa edilen, Ponte Dei Sospiri yani “Ahlar Köprüsü” olarak bilinen bir köprü vardır ki hikayesi de ilginçtir. Seyre daldığınızda binlerce mahkûmun karanlığa gidişini görürsünüz… Burada, mahkum edilenler bu köprüden son kez geçerek hapse girerlermiş. Efsaneye göre Venedik’e son bir bakış mahkumlarda iç çekişe neden oluyormuş. Köprüye bu isim, 19. yy’da, Lord Byron tarafından verilmiş. Köprüde yer alan pencerelerden de çok küçük bir alan görülmektedir. Başka bir efsaneye göre, bu köprünün altında, güneşin batışında öpüşen çiftlerin aşklarının sonsuz veya ölümsüz olduğu inancı da vardır. Ayrıca burası Palazzo dele Prigioni ve Palazzo Ducale’yi birbirine bağlamaktadır.





 Köprüler ile birbirine göz kırpan bir tarihin kokusuyla beraber; nefes nefese soluduğunuz haritaya siz de göz kırparken, dinlenmek için bir duvar dibine yaslanıp, elinizde pizza dilimi ile vapurettaları seyre dalmayı da ihmal etmemek gerekiyor…

 Hadi soluklanalım ve yarına gezimize kaldığımız yerden devam edelim…

Sevgiler Efenim ;)



10 yorum:

  1. 4-5 sene evvel Venedik'e gitmiş ve keyifli bri seyahat gerçekleştirmiştim.Şimdi yazını okuyunca yeniden gitmek istedim:) Kalemine sağlık canım.

    YanıtlaSil
  2. Coook teşekkür ederim canım benim.keyifli geçtiğine eminim. Çünkü bilirsin sen nasıl gezeceğini😍 İnşallah yine gidersin 🤗

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir paylaşım Bir solukta okundu :) Gezginname Jesss :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Mayısım 😊 Soluksuzca okunacak nice hikayelerimiz birikir inşallah bu yeni yılda 🤗 Sarıldım sana 😍😘

      Sil
  4. Venedik'in havasını içime çekmiş kadar oldum. Her yıl 2 mm batıyor ha çok ilginç gerçekten :( Bir gün gelecek Atlantis gibi bir efsane olacak demek, düşününce üzücü geldi böyle güzel bir şehrin batması. Ben tersten başlamışım okumaya :) 2. Bölümden başladım ama olsun yakaladım o büyüyü çok güzel Jess emeğine, anlatımına sağlık :) Sevgilerimle ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet batıyor ama uzun hatta çok uzun yıllar düşer oraya hep yollar 😉 sevdirebildi isem ne mutlu bana Zehracigim 😍 Cok tesekkur ederim🎈Sevgilerimle 🤗😇

      Sil
  5. Emeğine sağlık çok güzel olmuş 👌🏼

    YanıtlaSil
  6. Caniiimmm asıl ben cok teşekkür ederim vakit ayırıp okuduğun için 🤗😘

    YanıtlaSil
  7. Cok güzel bir blog, takibe alıyorum sizi, bana da beklerm

    http://gezgiccift.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil