13 Ekim 2016 Perşembe

Aşkın Başkenti : VERONA

'' Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde / Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı / Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı…''  der Juliet i anlatırken Romeo. Nefestir aslında, ölümle gelmiş olan ama ölümsüzleşen aşkı satırlarında. Ve bu satır aralarına gizli binlerce duygunun vücut bulduğu bir aşkın, izdüşümüne denk gelir Verona… Gökyüzünüzü oluşturan o sevgi yıldızlarının avuç içlerinize düşüp, kendinizi ortaçağ aşklarının ortasında bulduğunuz efsanevi bir gemidir aslında… Tıpkı ruhunu geçmişe kilitlenmiş güzel bir kadın gibi; Ama kalbini şimdiye bahşetmiş aşık bir şehir misali…

Verona, kuzeydoğu İtalya'nın, Veneto bölgesinde alan küçük ve şirin bir yerdir. Çok popüler bir şehir olmamasına karşın, kuzey-doğu İtalya'nın en önemli turizm merkezlerinden de biridir. Bunun başlıca nedeni kültürel birikimi, mimarî ve tarihi eserlerinin çekiciliğidir. Yaz aylarında Klasik Romalılardan kalma antik Arena’da verilen opera konserleri ve tiyatrolar ise tek kelime ile enfestir! Verona'da bulunan tarihî binaların değerleri ve önemleri dolayısıyla Verona şehri Unesco Dünya Mirasları listesine dahil edilmiştir.

Verona'nın havadan çekilmiş fotografları şehrin Antik Romalı şehir planlama kurallarına uyarak birbirine dikey olarak kesişen sokaklardan oluştuğunu açıkca göstermektedir. Yapılan arkeolojik araştırmalar bu yollar altında Romalı yollarının bazalt taşlı kaplamalarının değişmeden bulunduğu bunun da kanıtıdır.
Şehire ayak bastığınız ilk yer Bra Meydanı'dır. Buraya giderken, o tarih kokan kapıdaki saat kulesine göz kırparak girdiğinizde, bir sesin; '' Zaman eskise de, Verona hala genç ve güzel bir kadın... '' dediğini duyarsınız. Ardından; '' Hadi gez burayı… Sonra bir gün sevdiğin adamın kap elini ve yine gel! '' şeklinde fısıltıları ile her yolun aşka çıktığını anlarsınız… Çünkü Aşkın başkentidir burası! Yollarında içtiğiniz efsaneler ile sarhoş olup, bu büyü ile tekrar tekrar bağlanacağınız bir yerin, Romeo ve Juliet'in mabedidir…
Şehire hava alanı ve demir yolu ile ulaşım oldukça basittir. Zira cidden çok yakın ;) Trenden inince, dışarıda bulunan otobüslerden, ‘’Centro’’ yazana bindiğiniz anda Arena’da iniyorsunuz. İndiğiniz şeritte bulunan turist bilgi alma noktasından haritanızı kapıp, gerekli rotaları ve görmeniz gereken yerleri öğrendikten sonra ver elini Verona ;)


İlk olarak yolun karşısında sizi selamlayan Arena’yı seyre dalıyorsunuz. Collesium'a benzer bir yapıyı görünce kendinizi bir anda Roma’da hissediyorsunuz. Burası dünyadaki 3. büyük amfidir ve yaklaşık 1 asırdır aralıksız olarak düzenlenen Opera Festivali’ne ev sahipliği yapan Verona’nın en önemli yapılarındandır. Mazisi ise 1. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Arena 15.000 kişiye ev sahipliği yapabilecek kapasitededir. Bende daha önceki gelişimde, bir konsere denk gelip, bu müthiş havayı tatmıştım. Şiddetle tavsiye ederim! Bura aslında ilklere de ev sahipliği yapıyor. Örneğin, Giuseppe Verdi’nin meşhur Aida’sı tarihte ilk kez bu Arena’da sergileniyor. Önemli konserlerin olduğu zamanlarda biletler aylar öncesinden tükenmektedir. O yüzden biletler satışa sunulur sunulmaz rezerve yerinizi cebinize koymanız gerekmekte. Çünkü biletler, neredeyse bir yıl önceden satılıyor. Eskiden operaya giden yerliler en şık kıyafetlerle gelirlermiş buraya. Şıklık yarışının da boy gösterdiği bir arenaymış aslında. Opera sonrası Bra meydanında oyunla ilgili kritikler yapılır, arenadan çıkan oyuncular hep birlikte alkışlanırmışlar. Duvarlarında Roma’daki gibi Gladyatör kanı bulunmasa da, kapıda sizinle fotoğraf çektirebilecek Gladyatörler eksik olmamakta ;)


Bra Meydanı demişken oradan da bahsedelim. Bra büyük, geniş anlamına gelen breit kelimesinden geliyor ki Bra Meydanı Verona’nın en büyük meydanıdır. Bu meydan Rönesans döneminden günümüze kadar gelen tarihi yapılara ve Verona’nın en ünlü ve değerli yapısı Arena’ya da ev sahipliği yapıyor. Arena’nın karşısında kalan kısmında ise cafe ve restoranlar bulunuyor. Meydan Via Giuseppe Mazzini caddesinden Piazza Erbe meydanına da çıkmaktadır. Mazzini Caddesi aslında 19. yy’la kadar depo ve kışla ile dolu bir yer. Ancak aşırı yağmurlardan dolayı bataklığa dönüşünce yerin tamamen mermer ile kaplanmasına karar veriliyor. Pembe mermerler ile kaplanıyor. Verona pembe mermeri ile de meşhurdur. Trafiğe kapatılan bu alanda artık depolar da yok. Cadde tamamen alış evriş yapacağınız dükkanlar ile süslenmiş… Buradan Erbe Meydanına doğru geçiyorsunuz. Burası Roma İmparatorluğu döneminde forum olarak, yani önemli işlerin görüldüğü alan olarak kullanılırmış. Bra meydanına göre daha küçük olmasına karşın, sakin ve güzel bir yer :) Bizi karşılayan bir düğün davetinden dolayı burada çok zaman harcayamadık. Gelin ve damada yürekten mutluluk dileyip, sokaklardan kaybolmak üzere iç kesimlere doğru süzüldük… Ortaçağdan kalma bir şehir olduğundan kuleler görmeniz aşikar. Zenginlik ve güç anlamına gelen uzun kulelerden günümüze sadece birkaç tanesi ulaşabilmiş. Bu kulelerden en uzunu 1172 yılında Lamberti ailesi tarafından yapılan Lamberti Kulesi’dir. Kulede 2 adet çan bulunmakta. Bunlardan Marangona yangın çıktığında, sanatçılar için iş saatleri sona erdiğinde ve saat başı çalarken, en büyük çan olan Rengo ise cenazelerde ve savaş zamanlarında çalınıyormuş. Lamberti kulesine çıkmadan avlusundan geçeceğiniz Capitano Sarayı’nı da görebilrisiniz. Yalnız her zaman açık olmadığını da belirtelim. Rotanızı, yazının başındaki satırlar gibi kendisine çeken, Casa Di Romeo yani Romeo ve Juliet’in evine doğru çevirdiğinizde, rengârenk kilitler ve binlerce minik kalp içine yazılmış isimler ile süslenen duvarları göreceksiniz. Yazının başında da dediğimiz gibi, Verona Shakespeare’in ünlü kahramanları Romeo ve Juliet ile ünlü bir şehir. Öyle ki hiçbir yer Juliet’in evinin bahçesi kadar kalabalık bulamazsınız. Via Cappello’da bulunan evin giriş duvarlarında artık isim yazacak yer kalmamış. Boydan boya yazılarla dolu bu duvar önünde fotoğraf çektiren aşıklar ile dolu. Biraz daha ilerleyince Juliet’in tarihi 13. Yüzyıla dayanan evini görüyorsunuz. Evin bahçesinde Juliet’in heykeli var ve heykelin etrafı inanılmaz kalabalık. Fotoğraf çektirmek isteyen insanlar kuyruk halinde. Bremen'deki mızıkacılar gibi buradada, herkes elini heykele dokundurarak fotoğraf çektiriyor. Juliet’in sağ göğsüne dokunmak şans getiriyormuş meğer :)

                                               



Romeo ve Juliet'in birbirine düşman iki ailenin çocuklarının aşkını içerimesi ve ölüm ile ölümsüzleşmesi buranın en çekici efsanesi. Hikaye gerçek de olsa, kurgu da olsa yansıttığı aşk iliklere kadar hissediliyor. Ki orada gerçek olduğuna dair söylentilerde boy gösteriyor :) 
Ardından Santa Maria Kilisesi, Pietra köprüsü, San Pietro Tepesine doğru yola koyuluyorsunuz. Sokakları o kadar güzel ki, kaybolmamak içten değil. Şehir nehir ile 2 kısma ayrıldığından köprüde bolca fotoğraf çektirip müzelere doğru yola koyulmak kaçınılmaz oluyor…
Burası 1 günde gezilecek kadar küçük, hiç unutulmayacak kadar özel bir şehir. Aşkın tohumlarını serpiştirmiş bir ortaçağ, gökyüzü ile güneşini içinize seren bir Verona var burada… Bahçelerinde ve parklarında enfes dondurması ile serinleyeceğiniz, bisikleti ile şehre dalıp, kilise ve bazilikalarında soluklanacağınız, Romeo ve Juliet’e selam edip ardına aşık olacağınız bir şehir…

Verona… 
Tıpkı ruhunu geçmişe kilitlenmiş güzel bir kadın… Ama kalbini şimdiye bahşetmiş aşık bir şehir…
Kapısından girdiğinize göre, şimdi sıra sizin hikâyenizde ;)





Sevgiler!

19 yorum:

  1. Çok güzel anlatmışsın canım, Verona'yı gezmiştim ama keşke gezmeden evvel senin yazını okusaymışım dedim şimdi :)

    YanıtlaSil
  2. Canım çok teşekkür ederim! Bakarsın beraber düşer yolumuz bu Verona efsanelerine :)

    YanıtlaSil
  3. ÖyLe Güzel anlatıyorsun Ki Mest olmamak elde değil Jess O çantaya sığmalıyım :) Öperim yanaklarından ....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Utandım şimdi :) Teşekkür ederim okuduğun için! Eğer birini görmeden de hissedip, yüreğini sevebiliyorsan, o kişi gerçekten özel bir insandır! Sen bavula sığ ben kalbine... Teşekkür ederim güzel arkadaş :) Asıl ben sarılıp, öperim yanaklarından! :*

      Sil
    2. eEEEE Nerdesin nerelere gittin gezdiğin yediğin senin olsun :)) Anlatsana azcık ne yaparsın ben teşekkür ederim. Böyle hissettirdiysem sana :)))

      Sil
    3. Şimdi elimde kahvem Venice uçuşunu bekliyorum 😊 İstanbul a kısa bir veda yine... Çalışmaya ve gezmeye son hız devam. Sen nasılsın Mayıscım 😊

      Sil
    4. Koskoca İstanbulda yıl olmuş 2016 evde su yok :( delirmece dogalgaz bakım zamanı :( Mayıs kulu ise saçını başını yoluyor :) Taksime yolun düşerse inşallah beraber Çikolataları gömeriz :)) Arkadaşlarını Al al götür :)

      Sil
    5. Düşer tabi haftaya dönüyorum. Seninde düşerse yolun miss olur ki🤗😘

      Sil
    6. İnşallah diyelim o zaman tanışırız :)

      Sil
  4. jess nasılsın :))) GEldin mi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuzu merhaba iyiyim sen nasılsın? Geldim ama tabi haftaya gideceğim. miss gibi çikolata içmeye ne dersin?

      2 Kasım

      Sil
    2. engineer.yasemin@gmail.com canim🤗

      Sil
  5. Selam ;) Aşkla gittim geldim bi an Verona'ya sayenizde ;) Balayı için de idealmiş;)Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim guzel yorumun icin Aytül 🤗 Aslında doğru diyorsun balayı için ideal konum. Venedik e de yakın hem 😊 Sevgilerim ile...

      Sil
  6. Merhaba, ne kadar güzel anlatmışsınız en ince ayrıntısına kadar 😊. Gezmiş kadar oldum. İtalya hep görmek istediğim ülkelerden biri. Jüliet'in bahçesini görmeyi çok isterdim. Ben den de selam olsun, size ve Romeo ve Joliet'e 😊. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Zehracim 😊 çok teşekkür ederim ince yorumların için. Ne mutlu bana o hissi verebildi isem. İtalya başka. Tarifi cidden zor benim içimde :) asıl benden sevgiler. Mayıs'in en az Mayıs kadar tatlı arkadaşları ile tanışmak onur verdi bana ❤

      Sil