9 Eylül 2016 Cuma

İstanbul...


Teoman çalıyor uyandırma müziğimde… İstanbul’da sonbahar diye mırıldanıyor sabahın ilk cemreleriyle… Sonbaharın en güzel mevsimi. Işıkların açılarının gösterdiği henüz 7… Bambaşka bir şehirde açtım yine gözlerimi. Burnuma her zamankinden daha fazla gelen espresso kokuları. Buogiornooo segnorinaaa diye selamını çakan karşı komşu… Benimse aklımda Teoman’ın diliyle İstanbul…

Sanki salına salına eriyorum sokaklarında. İçim rengarenk bir Gökkuşağı gibi. Güneş sessiz sedasız doğsa da, aslında aynı sevecenlikle göz kırpıyor her toprağına yine şuanda biliyorum.  Yakaladığım ilk metro ile Galata’nın dibine gidip usulca yürümek isterdim haritanda. Elimde elin kadar sıcak kahvem ile tavaf ederek İstiklal’ ini. Bilirdim, sonunda vaftiz olan bir bebek gibi arınırdım özleminden ve sığınırdım içine; tıpkı yeni doğmuş bir bebek gibi, en derininden… Taş kaldırımdan köstekli, onca zaman eskitmiş saatlerinin üzerinden geçerdi adımlarım.  Pusulamda kalabalığının içinde zamana dair şahitlik öykülerinden birini sıkışırdın yine… Kiliselerinden yükselen ilahiler, Camilerinden çağıran Ezanlar ile ruhumun Rönesans’ı gibi dolardın içime… Cihangir'inde serin serin gazozunu yudumlar, Karaköy’ün balık kokan köpründen selamlardım güverteleri… Eminönü’nün hiç azalmayacak sanılan kalabalığıyla bitiriverirdim yalnızlığımı bir anda… Az ilerde bir nefeslik Ayasofya ile çıkardım zaman yolculuğuna! Bir içim suluk Sultan Ahmet’i anlatırdım eski zamanlara. Sıcak yaz zamanlarımın teneffüs arası olurdu yine Sarnıcın... Her şeyin ama her şeyinle benim olurdum şimdi. Avucumun içinde yoğrulmaya hazır nazlı bir bebek gibi... Karşı kıyında sırtına Galata’yı yükleyen Kız Kule’nin, Kadıköy’ünün, Üsküdar’ının, Çengelköy’ünün dürbünü oluverirdim bir anda anlatırken seni onlara…

Çok uzağım şimdi zamanına… Nazlı nazlı kanat çırpıp, boğaza sığınan bir martının gözüyle bakmak isterdim şimdi sana İstanbul. Binlerce yabancı elden denizine sığınan özlemlerin ya da ufacık bir simit diliminin kokusunun denizinin kokusuna yenilişine aldırmadan dudaklarında ve yanaklarında susamları kalan bir çocuğun diliyle anlatmak isterdim seni. Onun ellerinden çıkıp martılarının gagalarına geçit olan ulaşılmaz merhamet ile bakmak isterdim sana bir dakikalığına da olsa. Vapurlarının yüzlerce kez usanmadan deniz ile dans edişine şahit olan gökyüzü gibi sarmak isterdim içime seni. Her gün yeniden yazıp, yeniden aşık olmak isterdim ben sana…


Bilmiyorum kaç gün batımı biriktirmeli özlememek adına seni… Bildiğim tek şey, özleminle, nefretinle, aşkınla, sevginle, her şeyin ile çırılçıplak karşında yüreğim… Sen sus ben seni dinleyeyim… Yakınında iken yakan, uzağında iken acıtan bir ağrı gibisin… Bilirim hem yaraların sebebi, hem de yara bantlarının ta kendisisin… Nefessin İstanbul! Alınan ve aldıkça sarhoş olunan… Bir adım atınca uçurum olan, uzaktan yar gibi görünen...Yine de özlenenin ta kendisisin...

Sevgiler...

10 yorum:

  1. Nefessin İstanbul...Bu yazıyı en güzel anlatan cümle.Bir istanbul aşığı olarak severek okudum yazını canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul'u aslinda en iyi anlatan sensin 😊 teşekkür ederim! Çünkü senin de tüm yazilarını keyifle okuyorum bendeeee😉🤗

      Sil
  2. 10 numara yıldızlı Gökyüzünden 5 diyorum Beni benden Alan Yara ve Bantlar aynen öyle nefretle aşk hikayesi gibi Bir yanın bağımlı bir yanın çek git bırak der gibi Öbür yanın Dur kal Çok Naif anlatım olmuş jesss YÜregin dert görmesin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Mayıs �� Asil senin yüreğin dert gormesin ��

      Sil
  3. İstanbul deyince akan sular durmuş tarihler boyu ama, yine de benim zihnimde ilk görüntü karmaşa olarak kalmış malesef:( Öyle bir anlatmışsın ki, bütün önyargılarımı un ufak etti.Ancak bir aşık, aşkını anlatır böylesi.Harikaydı.
    Bu arada, sevgili Mayıs vesile oldu tanışmamıza.Ve ben sizi tanımaktan çok mutlu oldum;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Aytülcüm asıl ben çok memnun oldum 😊 Mayıs bir tanedir. İlk söylediği kidulerdensiniz...İstanbul başka... Aşk,hayat, nefes... her şey... Ruhu ise içindeki aşkın kadar oluyor. Ve aşk ne kadar büyür ise ruhu okadar İstanbul'a yakışıyor aslında :) Çok teşekkür ederim güzel dileklerin için. Sevgiler ve selamlar 😊

      Sil
  4. Harika bir yazı ve Teoman'ın İstanbul'da Sonbahar şarkısını da bir o kadar severim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim 🤗 Aramızda kalsın bende Teoman hayranıyım 😎 Güzel bir yılla gelsin yine sonbahar. Sevgiler...

      Sil
  5. Bu sayfa İstanbul kokuyor. ((((:

    Eminönünde kalabalığa karışıp, Galatadan seninim diye bağırıyorum.
    Sesimi duyuyormusun bilmiyorum, sende benim misin diye bile soramıyorum.
    Aklım uçurumlarında, içimde düşme korkularım.
    Modadan aşağı salsam ümitlerimi,
    Bir ada kırlangıcı tutar kollarımdan,
    Yalpalayarak gelirim hisar kıyılarına.
    Saçlarının arasına ellerim düşer,
    Kemanda bir musiki, dilllerde bir güfte çalınır zamanlarında türkümüz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul aşk olmasına aşk da; aşığı da gerçekten ozan misali. Şiir pek güzelmiş! Laf aramızda; BAYILDIM :)

      Sil