Roma Günlükleri 2
Saint Pietro Bazilikası
Vatikan’da
uyandığım ilk güne, sabahın 7’sinda göz kırptım. Tavanda betimlenmiş
fresklerden bir kaçının, sanatını inşa eden büyük ustaların yolundan etkilenerek
yapıldığı aşikardı. Meryem’in kucağında yeni doğmuş İsa’nın betimlemesinin ilk
göze çarpan duygusu varoluştu. Zira yüzlerce yıldır kim bilir kaç kişinin
gözünün içine bakıp, bir devri anlatmıştır bu betimlemeler… Güneş vurdukça
fresklerin solgun yüzleri yüzlerce yıllık bir geçmişi sorgulatıyor, hatta ‘’haydi
kalk ve keşfet’’ diye adeta sessiz çığlıklar ile bağırıyorlardı.
Vatikan
aslında Türkiye’den vize talep etmeyen ülkeler arasında olmasına rağmen, giriş
biletiniz ne yazık ki Roma’nın ellerinde. Bundan dolayıdır ki, vize almanız
şart oluyor… Espressomu yudumlayıp, usulca yola koyulma vakti şimdi. San Pietro
Bazilikası ve Vatikan Müzeleri’ne bir günün nasıl yeteceğini düşünüyorum yürürken…
Bir şehrin can damarından geçip, kalbine ulaşıyorum sanki. Yaklaştıkça
heyecanım ve merakım artıyor bu şehre dair.
Dün
akşam uzunca izlediğim meydana girdiğimde, koca bir şehre bakıp, Cennet’in
anahtarını elinde tutan Saint Pietro ile göz göze geliyorum. Selamını alırken
bu koskoca meydana mührünü basan o eşsiz elleri düşlüyorum!
Bernini
tarafından yapılan bu şaheser meydanda toplamda 284 sütun bulunmakta. Meydana
bakan sütunlardan 140 tanesinde ise, 140 kutsal kişinin heykeli bulunuyor.
Bazilikanın tam ortasında Hz. İsa’nın heykeli ve iki yanında havarilerinin
heykelleri de hazır vaziyette bekleyip, bu küçük ama önemli şehri koruyor. Sessiz sedasız
binlerce kişinin gözlerinde can bulan bu devasal heykellere baktıkça, sanatın
tohumlarının aslıda burada atıldığı gözler önüne seriliyor. Meydanda bir çeşme ve Mısır’da inşa edilip MS
37 yılında buraya getirilen kırmızı granitten de bir dikilitaş bulunuyor. Dün
fazlasıyla gözlerimde biriktirdiğim meydandan yavaşça bazilikanın içine
süzülmek için harekete geçiyorum. Bazilika ve Vatikan girişleri oldukça
kalabalık olduğundan önceden biletlerinizi almış olmak size yarar sağlamakta.
Bazilika
Kubbe, ana bina ve sütunlar olarak 3 kısımdan oluşmaktadır. Aziz Petrus Bazilikasının
tasarımında Michelangelo, Donato, Bramante ve Raphael gibi Rönesans ustaları
yer almıştır. Burası İtalyanların deyimi ile baş, gövde ve kollar olarak
adlandırılmaktadır. Nedeni arasında da; tüm Hristiyan alemini kucakladığı
gösterilmektedir.
Bazilikaya
doğru yol alırken kıyafet seçiminizin iyi olmasına dikkat etmeniz gerekmekte.
Şort ve sıfır kol giysiler, mini etek vb kıyafetler ile içeriye
girememektesiniz. Yanınızda bir şal bulundurmanız özellikle önem arz ediyor. Bizdeki
gibi girişte ne yazık ki örtebileceğiniz şeyler verilmemekte. Saatlerce
beklediğiniz sıradan çıkıp, bir şeyler aldıktan sonra tekrar sıraya girmenizi
önleyecek temel unsur olduğundan not etmek gerekir.
Bazilika
ilk girişte solda Michelengelo’nun yaptığı San Pietra heykeli selamlıyor sizi.
Ki bu heykel onun tarafından henüz 25‘inde iken yapılmış. Eserin ilk çekici
kılan kısmı Meryem’in de çok genç tasvir edilmiş olmasıdır. Bunun nedeni
arasında Meryem’in bakireliğini ve saflığını yansıtmak amacında olduğunu
belirtmiş. Meryem, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmiş bedenini kucaklamış hali
betimlenmiştir. Heykele bakınca; güç, kuvvet, acizlik, acı, teslimiyet gibi
sıralayabileceğiniz her duygu adeta nakşedilmiş. İşlenen her duygunun hamuruna,
gözyaşları katılıp, büyük bir inanç ile yoğrulmuş olduğunu ilk bakışta da fark
edebiliyorsunuz… Ancak gel zaman git zaman heykel yapılır iken, başka bir
sanatçıya atfedildiğini duyan Michelengelo; Meryem’in göğsünden geçen kurdeleye
imzasını atmış. Bir nevi heykeli kendine mühürlemiştir… Yaklaşınca imzası net
biçimde de görülebilmektedir.
Bazilikanın
altında pek çok şapel olmasının yanında birçok Aziz’in de mezarları da
bulunmaktadır. Bu yüzden aslında bir nevi mabet özelliği de taşımaktadır. Giriş
kısmının yanında Kutsal Kapı dedikleri, arkası Haç ile kapatılmış birde kapı
bulunmaktadır. Bu kapı için 2025 yılında açılıp, geçen herkesin günahlarının
affolunacağı da belirtilenler arasında. Günah çıkarmak için de içeride ayrıca
bir kısım bulunmakta. Bazilikada en önemli ve ilgi çeken kısım şüphesiz
kubbedir. Kubbeye çıkarak muhteşem San Pietro alanının ve Roma manzarasının
keyfini çıkartabilirsiniz. Kubbeye çıkmanız için 330 basamaklık merdiveni göze
almanız gerekiyor. Michelengelo burayı yapar iken hiçbir ücret talep etmemiş,
Tanrı’ya hizmet olarak görüp tamamlamıştır.
Ayrıca
yüzyıllar öncesinden kalma bronz hac gibi ilgi çekici eşyalar bazilikanın
Hazinelik bölümünde sergileniyor. Bernini’nin son eserlerinden VII. Alexander
Anıtı, Mahzen Mezar ve Apsis de Aziz Petrus Bazilikası’nın diğer önemli
bölümleri arasında yerlerini alıyor. Tüm bunların yanında en sıra dışı olansa,
kubbeden Roma ve Bazilika alanını seyretmek olduğundan; Bende bazilikanın içini
gezdikten sonra İtalyanların deyimi ile; ‘’ piano piano’’ başka bir deyişle ‘’yavaş
yavaş’’ kubbenin basamaklarını tırmanıp, güzel manzaranın tadını çıkarttım…
Roma’ya
bakar iken kalbinde olduğumu anladım. Bir şehre bu kadar yakın olup, kalp
ritmini duymak gerçekten inanılmaz bir duygu… Etrafı seyreder iken aklımın
Vatikan’ın müzelerinde kaldığını da inkar edemiyorum. Kulağımda bir taraftan
Ludovico inliyor, bir taraftan da manzaranın güzelliği içimde birikiyor.
Yüzlerce Aziz’e selam durup, kuşların eşlik ettiği arka bahçeden yavaşça
aşağıya doğru yola koyuluyorum. Rotam Michelengelo, Rotam Yaradılış’ın
resmedilmiş hali ile Adem ve Havva’yı selamlamak, rotam Sistine Şapeli’ne doğru
oluyor. Roma’nın kalbinden kalbime akan bir nehir gibi coşuyor içim. Adımlarım
hızlanıyor, nefesim heyecan ve bilinmezlik arasında; Vatikan Müzesi’nin
kıyısında soluklanmak için demir atıyor...
Sevgiler,
Jess
Yazını okuyunca insanın Roma'da olası geliyor :)
YanıtlaSilOlsak ya beraber 😊😍🤗
YanıtlaSilJess senin bavuluna gireyim mi ben :)
YanıtlaSilBavul elimizde gidelim mi Mayıs ;) Hatta bi sırt çantası, bir güneş gözlüğü, bir kahve bardağı ve yolculuk kitabı. Yaşamı hissedip, var olmanın gerçek sanatı yolculuk olsa gerek:) Sarıldım!
Sil